Vergi beyannamelerinin ihtirazi kayıt ile verilmesi, uygulamada önemli pek çok soruna ve belirsizliğe yol açmıştır. Bu sorunların büyük bölümü halen varlığını sürdürmektedir. Zira vergi mükellefleri, beyannamelerinde vergilendirmeye esas alınması amacıyla yer verdikleri matrahın tamamının veya bir kısmının mevzuata uygun olup olmadığı hususunda tereddüt yaşayabilmektedirler. Bu noktada, vergi mükelleflerinin söz konusu tereddütlerini giderebilmek amacıyla yargı mercilerine başvurarak haklarında beyan yoluyla gerçekleştirilen tarhiyatlara ilişkin kendi yorumlarını ve iddialarını ileri sürmek istemeleri, mahkemeye erişim hakkının ve VUK md. 3/B hükmünün işlerlik kazanması bakımından önem arz etmektedir. Mükelleflerin bu temel hakkının, bir yandan Anayasa ve vergi mevzuatı kapsamında korunduğunu ve diğer yandan yargı içtihatları ile haksız gerekçelerle sınırlandırıldığını görmekteyiz.
Kitabımızda, bahsedilen sınırlandırmaların yerinde olmadığı ve ihtirazi kayıt uygulamalarının beyanname çeşitleri bakımından farklılaştırılmaması gerekliliği hukuki gerekçeler ile izah edilmektedir. Ayrıca ihtirazi kayıt uygulamasının hizmet ettiği amaçlar ve uygulamanın şartları da irdelenmektedir. Bu belirlemelerin doğru şekilde yapılması, ihtirazi kayıtla verilen beyannamelerin sonuçlarının mevzuata uygun şekilde hukuk aleminde var olmasını sağlayacaktır.